Kayıtlar

Haziran, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Saat Farkı ve Biraz Soru İşareti

Birbirlerine ulaşamayan -mental olarak- insanların saat farkına uğradıklarına inanıyorum. Şöyle; ya birbirlerinin "çocukluklarına" denk geliyorlar, ya da artık kimseyi duyamayacak kadar "yaşlanmış" oluyorlar. Birisiyle eğlenebiliyor, gülebiliyor, her an boşlamaya meyilli olan sorumluluklarına sebep bulmuş olabiliyorlar veyahut hepten tükenmiş oluyorlar. Tükenmiş olmak. Sanıyorum tükenmiş olmanın yaşamışlıkla ilgisi yok. Ne diyoruz? Nicelik değil nitelik.  Kendim adına buna karar veremeyecek, hangisi içinde olduğumu bilemeyecek kadar hassas bir terazi ile değerlendiriyorum şahsımı. Böyle olunca da bana iyi gelecek saat diliminde de yanılgıya düşebiliyorum. Öncelik daima biziz, kendimizi ölçümleyemezsek, karşımızdakini doğru seçemeyiz. Doğru seçim? Doğru seçim nasıl oluyor? Bize göre mi doğru yoksa karşımıza göre mi doğru? Bana göre doğru olmayıp karşımdakine göre doğru olursa ne olacak? Ya da tam tersi. Sorular soru doğurmaya meyilli. Neyse, konu da bu değildi za...

"Kim bilir?"

 Bazı sorunlarla, bazı kişilerle, bazı durumlarla savaşırken aslında iki cephe de bendim hep. Kazandığımı zannederken yine ben kaybettim, kaybettim diye oturup kendimi hırpalarken de yine bir kazancım oldu aslında. Dürüst olmak gerekirse de sadece kendime karşı kaybettiğim için üzüldüm.  Hayatımı, var oluş nedenlerimi kimseyi mat etmek için heba etmeyeceğimin kararını vereli bir kaç yıl oldu. Yaşlandığımda geriye bakıp gönül rahatlığıyla gülümseyebilmek için bir kaç hayalim kaldı. Bu kadardı işte, hepsi buydu. Herkesin hayali "dünyanın en başarılı insanı", "dünyanın en ünlü insanı", "dünyanın en zengin insanı", "dünyanın en güzel kadını", "dünyanın en etkileyici erkeği" olmak zorunda değil. Önemli olan, tüm bu sıfatları kendi dünyanda toplamayı başarmak. "Küçük şeylerden mutlu olmak" edebiyatı yapmıyorum. Sadece "çok" olan şeylerin bir tatmin noktası olmadığını biliyorum. Her insan büyük bir misyon sahibi olacak...

"Saati durmamalı ufak sorumlulukların..."

 Bugünün doğrusu, yarının hatası olacak.  Öğrenmek hiç bitmiyor, denemek, yanılmak, inanmak, kazanıp kaybetmek, karar alıp unutmak, felaketler, sevinçler...   Bazen düşünüyorum, elimde olsaydı neleri değiştirirdim? Ama madem bugünün doğrusu yarının hatası olacak; o zaman nasıl gelişecek, nasıl değişecek insan? Belki biraz kafayı dünden, yarından kaldırmak gerek. Ne deniyordu? Hah! Akışta kalmak lazım. Ben bunu hiç beceremiyorum, aslında nasıl yapılır bilmiyorum ki. Yani düşünsene yaşıyorsun ve tutup sadece "şimdiki zamanda" kalıyorsun. Yok artık, mümkün değil! Dün ne yaşadığımı, ne hissettiğimi, beni nelerin kırdığını, beni nelerin "gerçekten" mutlu ettiğini her an hatırlamazsam; bugün ne yaparım? Bir de yarın var, değil mi? Dünü yarına referans göstermez isem; yarın nasıl mutlu olunacağını nereden bilebilirim? Yarın üzüldüğümde nasıl savaşırım? Sonra... yarın kaybedersem oyuna tekrar nasıl başlarım?  Yani demek istediğim, beni ben yapan kazanımlarımı ve kay...